Emir Timur, 1336 yılının 9 Nisan
günü Keş şehrinin Hoca Ilgar köyünde dünyaya geldi. Keş şehrinin günümüzde ki
adı Şehr-i Sebz yani Yeşil Şehir’dir. Emir Timur doğduğunda bazı alametlerle
doğdu. Bunlardan biri elinin avcunda bulunan kan pıhtısıyla dünyaya gelmesidir.
Çeşitli kaynaklarda saçının tamamının beyaz olduğu da rivayet edilir. Bu
özellikler sahipkıranlığa dalalet eder. Yine doğduğu günde yani 9 Nisan 1370 de
tahta geçmesi de bir sahipkıranlık sembolüdür. Bu nedenledir ki çoğu kaynaklar
Sahipkıran Timur olarak geçer. Aynı kan pıhtısının Cengiz Han’da da bulunduğu
rivayet olunur. Sahipkıranlığı açıklamak icap ederse, güçlü ve üstün hükümdar
anlamına gelmektedir.
Timur Barlaslar boyuna mensuptur. Barlaslar
boyu Türk-Moğol geleneklerini yansıtan bir boydur. İbn-i Haldun ve İbn-i
Arabşah, Timur’un küçüklüğünü at, inek çalarak ve çetelerle bir olup yağma
yaparak geçirdiği konusunda mutabıktırlar. Hatta Timur bizzat İbn-i Haldun’a
sağ bacağının aksaklığının sebebi olarak küçükken yaptığı baskında aldığı darbe
olduğunu söylemiştir. Bu aksaklık yüzünden Timur’a Farsça da Timurlenk, Batılı
kaynaklarca da Tamerlane dendiğini söyleyelim. Emir Timur’un yoksulluğuna bu
denli vurgu yapmasının nedenini, kendisinin devletini sıfırdan kurduğunu ve
Cengiz Han başta olmak üzere birçok hanedan kurucusuna yakın bir profil çizmek
istediğini söyleyebiliriz. Timur kendi hükümdarlığını kabul ettirmek için
yanında Cengiz Han soyundan gelen bir kukla han bulundururdu. Kendisine de
Cengiz Han soyundan gelen Saray Mülk Hanımı eş olarak almıştır. Bunun sebebi
ise güregen yani güvey unvanını almak içindir. Emir Timur, bu unvanını resmi
mektuplaşmalarında isminden sonra belirtirdi. Çoğu oğluna ve torunlarına da
Cengiz Han soyundan gelen gelinler almıştır ve bu unvanı devam ettirmiştir.
Timur fetihlerinin gerekçesini “cengizli” dünya düzeninin tekrar kurucusu ve koruyucusu
olmasına dayandırmıştır. Bununla da yetinmeyip yine fetihlerini İslam’ı ve
Şeriatı koruyup yaymasına dayandırmıştır. Timur hayatında ve sarayında
Türk-Moğol ve İslam gelenek göreneklerini kullandı. Emir Timur, Moğol olarak
doğmuş fakat yaşadığı coğrafya ve mensup olduğu boy hasebiyle zamanla Türkleşmiştir.
Kendini de Türk olarak görür, bu yüzden ona Türkleşmiş Moğol diyebiliriz. Timur, eşkıyaları, kafirleri, şeriattan
dönenleri kendine düşman olarak görmüştür. Nizamüddin Şami’nin yazdığı “zafer name”
adlı eserinden de bunu anlayabiliriz. Bu esere göre Timur Hindistan’a da
Gürcistan’a da şeriatı korumak ve yaymak için girmiştir. Hatta Ankara
Savaşı’nda bile dinin desteğini almak için dua etmiştir. Timur, kendisinin bir
hiçken büyük bir hükümdar olmasını Allah’ın lütfuna bağlar. Emir Timur, fetihlerinden
önce mutlaka Müslüman din adamlarının yanında gider ve onların desteğini
alırdı. Giyaseddin Ali, Timur’un başarısını ordusundan çok maiyetinde
bulundurduğu sınırsız
din adamlarına bağlar, yani
Timur dinin desteğine her zaman özen göstermiştir.
Timur, tüm dünyada girdiği hiçbir savaşı kaybetmeyen komutan olarak da
bilinir. Bunun birçok nedeni olabilir fakat en önemlilerinden biri onun dehası
diyebiliriz. Çünkü savaşların sonucunu hesaplar ve kaybedebileceği savaşlara
girmezdi. Bunları da gurur meselesi yapmaz en doğru zamanı beklerdi. Timur ilk
seferini Harezm üzerine 1371 yılında düzenlemiştir. Daha sonra Horasan’ı kendi
toprağına kattıktan sonra 1381 yılında Tus şehrine girdiği
zaman, Eserlerinde Türkleri sürekli kötüleyen Şehname’nin yazarı İranlı şair Firdevsî’nin mezarını sorar. Mezarın bulunduğu yer kendisine gösterilir. Emir
Timur, Firdevsî’nin harap mezarı karşısına geçerek: Ey
Firdevsî, kalk, kalk da, her satırında kötülediğin mağlup Türk'ü şimdi gör.
Kalk, kalk da bak, Isfahan mı güzel yoksa Semerkand mı? Bağdat'tan şu yattığın yere kadar Fars
bırakmadım. Topal ayağımın bastığı yerde ot bitmez oldu diye
seslenir.
Timur, 1386 da Kars, Tiflis, Tebriz’i almış, Azerbaycan ve Ermenistan
bölgelerinde toprakta kazanmıştır. Bu fetihler üzerine İran'a yönelmiş
Akkoyunlu ve Karakoyunlu beylikleri ile savaşmıştır. Altınordu devleti üzerine
seferler yapan Timur zaferler kazanmıştır. Bağdat, Musul, buraları ele geçirerek
Urfa'yı fethetmiştir. Akkoyunlu, Karakoyunlu beyliklerini sonunda kendine
bağlamıştır. 1395 yılında kuzeye yönelmiş, Kiev üzerine yürüyerek burada
Ceneviz kolonilerini ele geçirmiş ve Moskova'ya yönelmiştir. Ardından 1398 de
Hindistan'a girmiş ve Delhi'yi ele geçirmişti. Girdiği hiçbir savaşı
kaybetmeyen ender komutanlardan biridir. Askeri dehası çok ileri düzeydedir.
Hepimizin bildiği üzere Timur’un ordusunda
daha önce tarihin savaş alanlarında pek az gördüğü filler vardı. Hatta Ankara
Savaşı’nın kazanılmasının önemli nedenlerinden biri bu fillerdir. Peki ya Timur
filleri nasıl ordusuna kattı ?
Timur Hindistan Seferinde iken daha önce hiç
görmediği bir hayvanla karşılaşıyor, bu hayvan Timur’un kullandığı atlardan
katbekat büyük, hal böyle olunca orduda ki atlarda afallıyor. Timur bu soruna
çözüm bulmak için savaşa ara verildiği zaman atlarla beraber talim yapan
askerlerinin yanına camış olduğu rivayet edilen bir hayvan getirerek başına
sopalardan hortumlar yaparak, onu file benzetiyor ve atların yanında
dolaştırarak atları fillere karşı alışkan bir hale getiriyor. Timur’un bu akıllıca hamlesiyle girdiği savaştan galibiyetle çıkıyor. Bu savaştan sonra Timur, filleri kendi ordusuna katmaya karar veriyor ve Ankara Savaşı’nda da 30 civarı
fille savaşa katılıyor.
Timur Sivas’ta katliam yaptı
mı ?
Emir Timur,
Sivas’ı almaya gittiğinde önce kale komutanıyla konuşup onu bir barışa davet
eder ve kaleyi teslim etmesi halinde canlarının bağışlanacağını söyler. Komutan
bunu reddeder, bunun üzerine Timur saldırıya geçer. Kale ahalisi uzun müddet
dayanır fakat yardımın gelmemesinden ve erzak azlığından mütevellit Timur’a
barış önerisinde bulunurlar. Timur, kale ahalisinin Müslüman olmasını göz
önünde bulundurarak bunu kabul eder. Bu barış görüşmeleri sırasında kalenin
surlarından 4 bin kadar Ermeni sipahi taciz okları atarak Timur’un ordusuna
epey zayiat verir. Timur bunun üzerine barışı kabul eder ancak o 4 bin Ermeni
sipahiyi esir almak ister ve kan akıtmayacağını bildirir. Komutan bunu kabul etmek
zorunda kalır ve Ermeni sipahileri Timur’a teslim eder. Timur ordusuna verdiği
bunca zayiattan sonra Ermeni Sipahiler için hendekler kazdırır, cenin
pozisyonunda ellerini bağlayarak onları hendeğe atar ve canlı canlı onları
toprağa gömer. Bu yaptığının barışı
bozduğunu söyleyenlere de kendisinin kan akıtmadığını söyler. Bu örnekten de
anlaşılacağı üzere Timur bazı durumlarda oldukça gaddar olabiliyor.
Timur ele geçirdiği şehirlerde bulunan
alimleri, bilim adamlarını ve öğretmenleri Semerkant'a getirtmiştir. İslam
aleminin son büyük alimlerinden olan Uluğ Bey Timur’un torunudur. Timur,
Türklerinin göçmen hayatı yaşadığı Mâverâünnehr’i şehirleştirmiş, obaları iskân
etmiş, su kanalları inşasıyla milleti tarıma geçirmiş, büyük şehirleri ticaret
yollarına bağlamış, pek çok kütüphane ve medrese yaptırmıştır. Bu nedenle, 14.
ve 15. yüzyıllar Semerkand’ın altın dönemi olarak tarihe geçmiştir. Bu
nedenledir ki “Timur Rönesansı” terimine pek çok kaynaklar da rastlayabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder